İçeriğe geç
Anasayfa » Blog » 7 Nisan 2022

7 Nisan 2022

Kendi kliniğimi açalı 8 ay oldu. Her alanda en büyük tecrübe kazanma yolu geçen zaman oluyor. Ben de yaşadığım şehrin ritmi gereği kış döneminde bu zamanın biraz ağır işlediğini gözlemledim. Aylardır sohbet imkanı kovaladığımız bir eczacı arkadaşımla bugün nihayet buluştuk. Tıptan konuştuk. Modern tıp dediğimiz üniversitelerde ders olarak okutulan batı tıbbından. Bir de zaman zaman bahsi geçen, zaman zaman da unutturulmaya çalışılan binlerce yılın şifa geleneğinden. Burda ilginç olan tanımlamalarda yaşanan sancılar. Alternatif mi desek, tamamlayıcı mı desek, yoksa gerçek tıp mı. Kim gerçek kim yalancı? Benim şu an gördüğüm özellikle ABD’de ve İngiltere’de uygulanmaya başlanan birçok yöntemin özellikle Asya’dan devşirme olduğu ve inanılmaz kabul gördüğü. Akupunktur ve Ayurveda gibi artık adı şanı bilinen yöntemler dışında batıda geliştirilen yöntemlerde bile doğu esintisine her zaman rastlarsınız. Örneğin homeopati. Kurucusu Samuel Hahnemann 18-19.yy’da yaşamış Alman bir tıp doktoru, ilk remedi çalışmalarına Çin’de binlerce yıldır sıtma tedavisinde kullanılan kinin ile başlamış (1). Yazmış olduğu Organon kitabı 200 yıldır dünyanın her yerinde yaygın olarak kullanılmakta. Hatta 1900’lerin başlarında ABD’de 22 homeopatik tıp okulu, 100 homeopati hastanesi, 1000’in üzerinde homeopati eczanesi bulunmaktaydı. 1920’lerde Amerikan Tıp Birliği’nin kurulması ve ilaç firmaları tarafından kullanımı kolay, pratik ilaçların piyasaya sürülmesi ile homeopati ABD’de geçerliliğini yitirdi! Peki şimdi ne oldu? Tekrar açıldı eczaneler, eğitimler Londra merkezli CHE tarafından yürütülüyor. Batının yasaklı döneminde sovyet bloğu ve hindistanda devam eden uygulamalarla yetişmiş hekimlerle kolkola veriyorlar batılılar, homeopati dünyada tekrar canlanıyor. Hatta İngiltere kraliyet ailesinin başka ilaç kullanmadığı söyleniyor. Aklınız karıştı mı yeterince? Benim aklımdaki en büyük soru işte bu: Son 100 yılda ne oldu? 

Ülkemizin en iyi tıp fakültelerinden birinde okuyan ben, Homeopatinin “H”sini bile ne tıp eğitimim, ne de uzmanlık eğitim sırasında duymadım. Şans eseri öğrenip araştırmalara başladım. Kendimi adeta bir labirentin içinde buldum. Her köşeyi döndüğümde yeni bir derya deniz tıp yaklaşımı ile karşılaştım. Fitoterapi, akupunktur, ayurveda, osteopati, nöralterapi, kinezyoloji, biyofrekans, fonksiyonel tıp…Konular arttıkça artıyor.. Bir insanın ömrü yeter mi? Bach Çiçeklerine ismini veren Dr Edward Bach tıp fakültesi eğitimi sonrası kendi yöntemini geliştirirken iyimser bir şekilde “Daha önce öğrendiklerimi unutmam beş yıl sürecek” demiş ancak içinde bulunduğu ortodoks tıbbı koşullarında laboratuvarındaki tüm eşyaları parçalayıp Londra’dan ayrılması 18 yılını almış (2). Yetmez ömür yetmez, bir miktar uzmanlaşmak ve bağları kurmak şart. Bağlar demişken bugün arkadaşımla konuşurken benzer kaygılara ve sorulara nasıl bu kadar yaklaştığımızı ve adapte olduğumuzu sorguladım. Çok sevdiğim kavramlardan biri yine orda öyle duruyordu: Köksap. İster Jung’dan, ister Deleuze’den, isterseniz Guattari’den okuyun. Ama okuyun…

Kaynaklar:

1-The Organon of the Healing Art, Samuel Hahneman, 1810, Almanya.

2-Güner Yaman, Bach Çiçekleri Terapisi, nisan 2020, Günce Yayınları, Ankara.