Hermann Hesse’nin Siddhartha’sı… Temmuz 2019’da bir bardak çayın yanında tanıştım ilk olarak onunla. Hafif rüzgar vardı, havanın sıcaklığını dağıtıyordu. 20 yıldır görmediğim bir arkadaşımla ilk kez çay içiyorduk. İlginç bir buluşmaydı. Geçmişe baktığımda çok zeki bir insan vardı, bir de kır çiçekleri, bir de fen lisesinin bahçesinde yapılan yürüyüşler, aykırı düşmeler, sonra depremin gelişi ile bambaşka bir yaşam mücadelesine yönelme… Senle ben bambaşka insanlarız, arkadaş olamayız demiştim ya ona çok üzülmüştü, sevgi öyle birşey değil demişti. Ne saçma diye düşünmüştüm. Çocuklar biraz acımasız olabiliyorlar ya da biraz kafasız.. 20 yıl sonra Siddhartha’yı anlattı bana. Bizi bambaşka kılan herşey nasıl da yok olmuştu. Bunca yıl onunla konuşmamış olmama üzüldüm sonraları. Ama hayat işte alır seni ordan oraya savurur… Cuma günkü biletimi perşembeden alıp Nepal’e gitmiştim 2015 aralıkta. O zamanlar Siddhartha’yı pek bilmezdim, kadim bilgilerle de tanışıklığım olmamıştı. 2007’de babamla Çin’e gittiğimiz 3 haftalık bir gezide Pekin’de gittiğimiz bir Tibet dükkanı vardı, çok güzel bir ametist yüzük almıştım. Nerden bileyim o zamanlar neler neler olmuş. Üniversitedeyken Tibet’te 7 yılı izlemiş, Dalai Lama’yı filmde tanımıştım. Bir de 2004’te Meksika’ya gittiğimde Real de Catorce diye oldukça ruhani bir şehre ziyaretim olmuştu, orda kaldığım gece yaşadığım atmosferi hala unutamam. Bir kolye aldığım sokak takıcısı ile akşam tekrar karşılaştığımda “buraya gelen bir daha gelir” demişti. O bir daha ne zaman gelir acaba.. Tüm bu seyahatler, eğitimler, sohbetler, etkileşimler beni 2013’te Mardin’e getirdiğinde biraz hız kazandım. Önceleri yerel halkın alışkanlıklarını çok garipsedim, ama diyalog kurdukça hoşuma gitmeye başladı bu tarihsiz tarihsellikler. Hatta “ikşut” gibi bazı bitkilerle ilgili yapılmış çalışmalar oldukça ilgimi çekti (1). İnsanlar ikşutu her türlü sarılıkta kullanıyordu, ama aslında o safra yolları için bir antioksidan görevine sahipti ve safra yolları henüz gelişmediği için yeni doğan bebeklerde ortaya çıkan sarılıkta esas fonksiyonunu görüyorduk. Hala anlayamadığım bazı yöntemler var tabi, abartılanlar da var. Ama bütün bunları birlikte değerlendirdiğimizde ve ortodoks batı tıbbının evrimini incelediğimizde gerçek şifanın izinde buluveriyor insan kendini. Siddhartha da epey yol kat etti (2), en sonunda Vasudeva gibi bir ırmakta karşıdan karşıya geçerek buldu huzuru. Sessizliği ve iç sesini.
Kaynaklar:
- https://docplayer.biz.tr/106559296-Geleneksel-bir-halk-ilaci-iksut.html
- https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1121372