İnsanın sağlık hizmetine ihtiyaç duyması ne zaman başlamış olabilir? Sanırım bilinç kazandığı andı. Sonra bazı organizasyonlar oluştukça, toplu yaşam içerisinde iş bölümüne gidildi. Tarihte pek yer almasa da kadının yönetim, gıdaların depolanması ve korunması ile şifa sunması yetenekleri onu kutsal kıldı. Ava gidecek erkek için bile vur emri kadından geliyordu. Erkek, kadının doğurganlığı ve üretkenliği karşısında oldukça acizdi. Tarihin bir aşamasında yaşlı bir erkek, kadının gücünün kökenlerini inceledi ve kendisinin de bu güce ulaşabileceğini fark etti. Kadın, eti bozulmaması için bir takım maddelerle belli yerlerde bekletiyordu. Şifa amacıyla bazı otları karıştırıyordu. Kadın, bilgiyi nesilden nesile aktarıyordu. Yaşlı erkek gözlemledi, kadının çocuk doğurmak için erkeğe ihtiyaç duyduğunu keşfetti. Tarih yazmaz ama, binlerce yıl süren kadın erkek savaşları olmuş bu yaşadığımız dünyada. Ortaçağda kadınların cadı görülerek kitleler halinde yok edilmesine de şöyle bir değinir tarih. Çok çarpıcı bir bilgi size; resmi kaynaklara göre ilk kadın doktor 23 Ocak 1849’da ABD’de Geneva College (New York) tıp fakültesinden mezun olan İngiliz Elizabeth Blackwell (1). Elizabeth, İngiltere’de bugün de varlığını sürdüren NHS’in kurucusudur. London School of Medicine for Woman’da Florence Nightingale ile birlikte dersler vermiş, çok büyük zorluklara göğüs germiş, sonunda ismini tarihe yazdırmayı başarabilmiştir. Peki ya binlerce yılın şifacılık bilgisi olan diğer kadınlar?
Kadınlar bilinen tüm tarih boyunca eril zihniyetin baskısı ile üretimden uzaklaştırılmış durumda. Cinsiyet adaletsizliğinin üzerine bugün bir de gelir adaletsizliğini ekleyebiliriz. Kadim sağlık bilgisini keşfetmiş olmasına rağmen bugün kadınlar, kaliteli sağlık hizmetinden yararlanmada bile ikinci sınıf durumdalar. Zira bir ülkenin gelişmiş düzeyi, o ülkenin anne ve bebek ölüm hızlarına bağlı. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl 7.3 trilyon dolar sağlığa harcanıyor, yani dünyanın yıllık gayri safi hasılasının neredeyse %10’u. Ancak yoksul ülkeler sağlığa en az harcamayı yapan ülkeler (2). Ülkeler, bölgeler, hatta topluluklar bile sağlığa erişim noktasında adaletsiz bir düzenin içinde sürükleniyorlar. Bu adaletsizliğin içerisinde çocuklar ve kadınlar en büyük ezilen grup tahmin edileceği üzere. Bunun yanı sıra alınan hizmetin kalitesizliği, adaletsizliğin bir başka boyutu.
Günümüzde sağlık hizmeti hala eril zihniyetin yönetiminde diyebiliriz. Oldukça profesyonellik gerektiren bu meslek dalı için zeka ve yüksek başarı sergilemek gerekiyor. Halen üniversitelerin en yüksek puanlı bölümleri tıp fakülteleri. İş tıp fakültesinden mezun olmakla bitmiyor tabi ki bir uzmanlaştıkça uzmanlaşma furyası var günümüzde. Bütüncül bakış açısı gün geçtikçe yerini sistemlere, hatta organlara bırakmakta. Ama bu kadar zor eğitim süreçleri ile, bu kadar aşırı uzmanlaşma gerçekten de gerekli mi? Peki bu duruma, şifa gücünün, algısını birçok noktada odaklayan kadınlardan alınıp tek hedefe yönelmeyi daha kolay başaran erkeklere teslim edilmiş olması neden olmuş olabilir mi?
Aşırı uzmanlaşma vasıfsızlaşmayı getiriyor. Bebek ölümleri de anne ölümleri de arttıkça artıyor, belki de birçok yerde sadece birer istatistiksel veri olarak görülüyor. Sağlık artık alınıp satılan bir meta. Gelir adaletsizliği, ilaç tekelleri, sağlık endüstrisi… Kavramlar arttıkça artıyor. Binlerce yıldan söz ediyoruz, bugün geldiğimiz nokta bu şekilde. Oysa sağlık 1948’de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 25. maddesinde de çok açık belirtildiği üzere kadının da erkeğin de en temel yaşam hakkı. Pek de iyiye gitmiyoruz değil mi? Bu işte bir hata var, peki nerede ne zaman nasıl olmuş, bakalım daha neler neler olacak…
(1): Elizabeth Blackwell; by Noah Remnick.Adapted by ReadWorks. Scribd https://www.scribd.com/doc/327961245
(2): Paran Kadar Sağlık, Türkiye’de sağlığın ticarileştirilmesi; Mustafa Sönmez. Yordam Kitap, 2011.